14 Aralık 2010 Salı

Agave Desmettiana Variegata ve 400 yıllık Sukulent Ağaç Dasylirion : Bir Sera Gezisi Kardelen Fidancılık

Bayram tatilinde Bodrum’daki kalış süremizin bir gününü Ödemiş’teki Kardelen fidancılık serasına ayırdık. Kardelen fidancılığın yöneticisi Aydın beyle zaman zaman facebook üstünden ortak tutkumuz kaktüs ve sukulentler konusunda yazışırız. Facebookta her zaman güncellenen sayfasından serada satışı yapılan ya da yenilenen türleri takip etmek mümkün. Uzun zamandır peşinde olduğum Meksikalı Agave Desmettiana Variegata'nın satışını da bu şekilde öğrenmiş oldum.
Hem bahçemizin peyzajında kullanmak istediğim ve ülkemizde satışı bir tek Kardelen Seracılık tarafından yapılan Agave Desmettiana Variegata'yı almak ve hem de tür çeşitliliği oldukça fazla olan Ödemiş'teki bu serayı görecek olmak beni oldukça heyecanlandırıyordu.
Binlerce metrekareye yayılan alanda kaktüs ve sukulentler dışında da görülmeye ve incelemeye değer çok güzel bitki türleri var. Bir begonvil hayranı olarak seradaki begonvil koleksiyonuna hayran kaldım diyebilirim. Hele bir tanesi var ki, Variegata Begonvil. Pembe beyaz renkte ebruli desenli çiçekleriyle oldukça çekici duruyor. Onu alma ve bahçeye dikme heyecanını şimdilik bahara saklıyorum. Ayrıca daha o kadar çok çeşit var ki, heyecanlanmamak mümkün değil, daha önce isimlerini duymadığım belki de ülkemizde satışı ilk defa yapılıyor olan Exotic bitkiler koleksiyonu, Palmiyeler ve Cycaslar, çim bitki türleri Grass Special, ithal ve yerli Cupresus çeşitleri, Bonsai ağaç çeşitleri Macrobonsai’ler, sanat harikası görünümündeki yaşlı bonsai zeytin ağaçları Olea Europa ve üretimi ülkemizde ilk kez yapılan Nerium Oleander ve daha pek çok çeşidin hepsi görülmeye değer. Böyle bir aktiviteyi tek güne sığdırmak mümkün olabilir mi?  Kardelen fidancılık zengin çeşitliliği yanı sıra diğer aktvitelere de ev sahipliği yapmakta ve pek çok ziyaretçiyi de kendine çekmektedir. Yerli ve yabancı sera sahiplerinin ve derneklerin ziyaretleri, geleceğin Peyzaş mimar adayları için eşsiz bir kaynak alanı olduğu gibi peyzaj mimar adaylarına düzenlenen açık alan seminerleri, 6. Ödemiş Süs Bitkileri Fuarı'na ev sahipliği ve daha çeşitli aktiviteler.

Fotoda arkamdaki Dasylirion’un yaşını duyduğumda kulaklarıma inanamadım. Anavatanı Meksika olan tam dörtyüz yıllık bir canlı. Hem de bir sukulent ağaç. Doğanın emeğine saygı ile eğilmemek mümkün değil!
Mexican Grass Tree, Dasylirion :
20 Alt türden oluşan herdem yeşil perenniyel kurak dağlarda ve çöllerde bulunan ot ağaçlarıdır (Grass tree)Anavatanı Meksikanın dağlık alanları ve çöllerdir. Bu bölgelerde gece oluşan çiğ damlacıklarından beslenerek fazla suyu bünyesine biriktirerek susuz dönemlerde kullanır, Nisan-Eylül dönemlerinde vejatasyona geçer(9/10 zone)Yaşına bağlı olarak tepeden çok hızlı gelişen çiçek tuğu oluşturarak güzel kokulu çiçekler açar ve uygun ortamlarda tohum bağlar. Çok yavaş geliştiğinden ve kıtalar arası ithalatından dolayı kıymetlidir, CITES kanunuyla koruma altına alınmışyır (Cites, Dünyada Yok Olan Bitkileri ve Hayvanları Koruma Kanunu) Çiçek tuğunu kesmek eüer üretim için tohumuna ihtiyaç yok ise bitkiyi daha sağlıklı yapar ve tepeden çatallaşma oluşumunda etkendir böylece daha görsellik kazanır. Toprak özeliği yönünden seceneği yoktur ama drenaj önemlidir.-15C'ye kadar yıl içinde15 günü geçmemek şartıyla dayanır.  
Kaynak : Sn. Aydın Dinçaslan/Kardelen Fidancılık

Agave Desmettiana Variegata :

Kompakt ve renkli yapısı ile saksı bitkisi olarak tercih edildiği gibi, olgunlaşıp gelişmeye ve uzamaya başladığında bahçe peyzajı için oldukça populer, çabuk büyüyen, çok yavru veren, sarı yeşil renkte variegata yaprakları ile göz dolduran, gövdesi enine değil dikine büyüyen, dikensiz yaprakları nedeniyle yumuşak ve hoş görünüşlü bir forma sahip bir agave türüdür.
Anavatanı Mexico ve Kuzey Amerika. Kuraklığa dirençli bu bitkimiz ancak +4 derece soğuğa kadar dayanır. Bulunduğu ısı ve ışık konumuna ve iklime göre yapraklardaki sarı-yeşil ton mavi-yeşil olarak değişir. Eğer bol güneşli bir konumda ise yapraktaki renk varyasyonu sarı ve yeşil, az güneş gören bir konumda ise yapraktaki renk varyasyonu mavi-yeşile döner. Her agave türünde olduğu gibi yaklaşık on yıl sonra çiçeklenir ve çiçeklenme sonucu ana gövde ölür. Hayatına bu süreçte hızla üreyen ve büyüyen yavrularıyla devam eder.
Kaynak : Çeşitli yurtdışı kaynaklardan çeviri by Succuland

Agave Desmettiana(Agave horrida)200 çeşitten oluşan gül şeklinde yaprak dizilşlerine sahip sukulentlerdir,Desmettiana Meksika kökenli olup 2008'de çapraz melezleme ile variegatası bulunmuştur ve ülkemiz florasına Kardelen fidancılık tarafından 2009 da kazandırılmıştır,Türkiyede ilk örneklerinden birincisi Zeynep D. Karaman 'da bulunmaktadır;Meksikada ''Lomarie''Likörü yapımında kullanılmakta ve yaprakları soyulup kızartılarak tüketilmektedir.Türkiye de 8nci zondan başlayarak yaşam alanı bulabilmektedir-12den itibaren(Yıl içinde - günsayısı 10 günü geçmemeli.Tohum üretimlerinden yeşil kardeşten üretimlerde variegata üretim mümkündür ,Çiçek açtırma tavsiye edilmez.Toprak seçeneği(peyzaj alanlarında)yoktur.
Kaynak : Sn. Aydın Dinçaslan/Kardelen Fidancılık

29 Kasım 2010 Pazartesi

Üretim-2

Sukulentlerde en verimli üretim mevsimi bahar aylarıdır. Özellikle sonbahar. Biraz serinlik ve biraz da kış güneşi ile kopup toprağa düşen yaprak köklenir hayat bulur. Yaz mevsiminde yapraktan ve çelikten yaptığım köklendirme denemelerim,  havadaki dengesiz nem nedeniyle başarısızdı. Oysa tohum filizlendirme için ideal sıcaklık 25-30 dercelerde yaz ayları ideal. Köklendireceğiniz toprak yapısı önemli. Sukulentler için toprak yapısı konusuna başka bir başlıkta daha detaylı değineceğim. Ancak yaprak ve çelik köklendirmede de toprak yapısı önemli. Drenajı yüksek (su ve hava geçirgenliği yüksek), daha az nem tutan toprak köklendirme için ideal. Bunun için torfa bir miktar kum ve yanardağ tüfü katmak yeterli. Kum için dere kumu ve iri taneli kum önerilir ama şehir ortamında dere kurumu her zaman kolaylıkla ulaşabileceğimiz bir noktada olmuyor. İnşaat malzemeleri ve akvaryum malzemeleri satan dükkanlardan doğru kumu elde edilebiliriz. Asla deniz kumu kullanılmamalı. Köklendirmeyi hızlandırmak için bazı yardımcı ürünler, köklendirme hormonu, köklendirme tozu vs. gibi kullanılabilir. Belki az ışıklı coğrafyalardaki üretim seralarında ticari anlamda hızlılık için bu ürünler kullanılsa da evlerimizde bahçemizde, sukulentler doğal süreci içinde zaten hızla köklendiklerinden bu tür ürünlere gerek olmadığını düşünüyorum.
Toprak yapısına dikkat!
Sukulentlerde yapraktan ve çelikten en kolay köklenen türler echeveria, graptolar, pachyveria ve sedumları sayabiliriz. Bu türlerle şimdiye kadar sayısız köklendirme ve üretimi çok kolaylıkla yaptığımı söyleyebilirim.
Saksıya düşmüş bir sukulent yaprağının sizden habersiz kendiliğinden köklendiğine şahit olmuşsunuzdur belki. Yukardaki fotoğrafta Sedum morganianum yaprakları toprakla buluşmuş. Kolay filizlenmeye bir örnek.
 "Köklenmiş minik echeveria yaprakları"

Alt fotoğrafda yer alan echeveria bir hibridtir. Bu tür melez echeveriaların satışı ülkemizde rastlanabilir olmadığından ve yurtdışından temin edildiğinden önceleri cesaretle kesip biçmek yerine, olduğu gibi korumayı tercih etmiştim. Geçen sene bitkiyi tamamen kaybetme korkusu ile üretimi aklımdan bile geçirmedim. Bu sene bitki daha da gelişti, gövde oldukça boylandı. Ayrıca çok uzun ve cılız sayılmayacak kalın bir sapla çiçeklendi. Sukulentteki vejetasyonun (gelişim) artışına bakılırsa üretim zamanı gelmiş! Fotoğraftada görüleceği üzere, üç ayrı parçadan oluşacak şekilde üretim yaptım. Gövdeden ve çiçek sapından keserek çelikle ve çiçek sapında yer alan yaprakları toprağa sererek.
Kesip biçme işleminden önce bitkinin neresinden ayırmak gerektiğini dikkate almak, bitkinin daha güvenli ve hızlı köklenmesine yardımcı olur. Bitkiyi incelersek bazı ipuçlarını hemen yakalarız.  Mesela gövdede bir dirsek yeri veya cılızda olsa gövdeden fırlamış bir kök, budama için en ideal noktadır. Daha sonra bu noktalardan toprağa dikebilirsiniz. Gövde, toprağa en yakın yerden alkolle dezenfekte edilmiş temiz  ve keskin bir makasla tek bir hamlede kesilir. Kesilen uç kabuk bağlayana kadar gölge bir yerde birkaç gün dinlendirilir.

Gövde toprağa yakın mesafeden kesildikten sonra geriye kalan ana gövdenin de filizlenmesi beklenir.

Bitki birkaç gün sonra saksıya dikilmeye hazır. Saksı doğrudan güneşe değil bol aydınlık bir konuma alınır. Diker dikmez sulama yapmak yerine toprak yüzeyini kurudukça sulama tercih edilmeli. Vejetasyon başladığında normal sulamaya geçilmeli.
Echeveria 'Paul Bunyan'

Üretimden örnekler. Üretim için kullandığım fide viyolleri yerden kazanmak için çok pratik.

24 Kasım 2010 Çarşamba

Succuland'e Dönüş

Bloğa koyduğum son yazımdan bu yana çok zaman geçti. Bu kadar aradan sonra yeniden yazmaya başlamak benim gibi yazı özürlüleri için biraz tutukluluk yaratmıyor değil. Zaman geçti evet ama boşa geçmedi! Sizi bunca besleyen bir kaynağınız varsa boşa geçmemiş demektir. Tüm yaz boyunca ve kışa girdiğimiz şu günlerde her zamanki döngü eskisinden daha yoğun devam eder. Yeni bitkileri keşif ve siparişler, toprak ve saksı düzenleme, ilaçlama, üretim ve fotoğraflama. Fotoğraflama ise işin en güzel ve keyifli tarafı tabi ki. İşte sizlerle paylaşmak istediğim ve bu uzun arayı sıcak bir şekilde kapatmak için koleksiyona yeni eklenenlerden birkaç suku-foto!

Agave lophanta quadricolor

Agave variegata potatorum v.minor

Bu da koleksiyondaki eskilerden,,,ama rengi muhteşem!
Kalanchoe humilis

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Üretim-1

Echeveria Black Prince Üretimi
Echeveria Black Prince, Frank Reinelt tarafından üretilen, Echeveria Affinis ve Echeveria Shaviana ile eşlemiş koyu kahve renkte hibrid bir türdür.

Hybrid echeverialar bazı istisnalar dışında bakımı doğal echeveria türleri ile aynı olsa da daha ağır gelişirler. Buna paralel olarak hybrid echeveriaların çiçeklenmesi de daha geç olur. Doğal echeverialar uygun koşullar sağlanabilirse her yıl çiçeklenebilir ancak hybrid echeverilar bazen iki üç yıl boyunca çiçeklenmeyebilir.

Echeveria Black Prince’im üç yaşında olmasına rağmen bu sene ilk defa çiçeklendi. Üstelik uzun ve dayanıklı bir çiçek sapı verdi. Bugüne kadar yavrulamamıştı. Yapraktan da üretmeyi denemiştim ama pek başarılı olamadım. Aslında gelişkin ve kalın etli bir yapraktan çok kolay üretim yapılabiliyor. Yaprak boylu boyunca toprağa değdiğinde çok kısa bir süre sonra yaprağın kopan ucundan köklenme başlıyor. Bitkinin nem, ısı ve ışık açısından sevdiği koşullar söz konusu olduğunda yapraktan üretmek daha da kolaylaşıyor ve üretim süresi kısalıyor. Ancak denemiş olduğum halde bazı koşullar açısından yaprak üretimim başarılı olmadığı için belli bir boya gelen ve gelişkin çiçek sapını bitkiye yakın bir noktadan kestim ve olduğu gibi toprağa sapladım. Hemen peşi sıra sulamayıp birkaç gün bekledim. Havaların iyice ısınmaya başladığı bir döneme denk geldiği için daha fazla bekletmeden az sulamadım. Aynı şekilde toprak kurumaya başladığında toprağa püskürtme ile su verdim. On gün sonra sonuç mükemmeldi. Çiçek sapı tuttu ve hatta bir süre sonra dipten yeni yavrular gelmeye başladı.
Echeveria Black Prince üretimim başarılı bir sonuç verdiği için diğer hybrid echeverialarımda da aynı uygulamayı yapacağım.

29 Haziran 2010 Salı

Sukulentlerde İlaçlama-1

Unlu bit nedeniyle bitkilerim geçen yazı biraz zorlu geçirdiler. Unlu bit zararlısı sukulent bitkilerin baş zararlılarından biridir. Bir yayılmaya başladı mı durdurabilmek bazen mümkün olmuyor. Bitkilerin birbirine yakın durması ve durgun hava faktörleri ile yayılma hızlanıyor. Bu nedenle tüm bitkilerinizi ilaçlama yapmanız gerekebiliyor. Özellikle sıcaklığın çok arttığı dönemlerde bitkilerin yeni yeni tomucuklanan taze gevrek kısımlarına yumurtalarını bırakan unlu bit sıcaklığın artışı ile çatlamaya başlıyor ve çok kısa sürede erişkin koloniler haline gelebiliyor.

Tavsiye üzerine ilk olarak Basudin kullanmayı denedim. Basudin intektisid (böcek öldürücü) zirai bir ilaç olup, uygulama esnasında (sıvı niteliğinde olduğu için püskürtme ile uygulanıyor) zerrelerden kaçınmalı, ağız ve burun kapalı tutulmalı. İlaç, bir litre suya 2mlt terkip ediliyor. Pulvarize hale getirildikten sonra bir miktar bitkinin toprağına ve yapraklara duş alacak şekilde püskürtülüyor. İkinci uygulama 15 gün sonra. Onbeşgün sonra ilacı tekrarladım. Bir süre bitkilerimde unlu bite rastlamadım. Çok geçmeden bir ay sonra unlu bit tekrar etmeye başlamıştı. Tam bir bela! Anlaşılan ilaç etkisini tam gösterememiş. Yine tavsiye üzerine ilaç değiştirip biraz daha etkili bir ilaç olan Durspan kullandım. Evet Durspan gerçekten etkili oldu. Unlu bitin zerresi kalmadı ama bir yerde bir yanlışlık yapmış olmalıydım ki, fotolarda görüldüğü şekilde yaprak uçlarında yanmalar oluşmuştu. Genel de bitkilerimi yaz kış fark etmez sulayacağım veya ilaçlayacağım zaman sabahın erken saatlerinde yapmaya özen gösteririm ki gün içindeki aşırı sıcak veya güneşin yakıcı etkileri de birleştiğinde ilaç bitkiye zarar vermesin. Bitkiler bu hale geldiğine göre bir yerde bir yanlışlık yapmıştım. Meydana gelen bu durumu Kaktüs ve Sukulent Derneği’mizin üyesi bir ziraat mühendisi arkadaşım ile paylaştım. Tüm kuralları doğru uygulamış gözüksem de bazı ilaç ve gübreler bitkinin belli bazı yerlerinde birikip aşırı doz etkisi yarattığı için yanmalara sebebiyet vermekte, suyun biriktiği yerlerde yanıklar oluşmakta imiş. Bu durumda yanan yaprakları gövdeden alıp bitkinin kendini tamir etmesini beklemek en doğru çözüm.

Bu örnekten sonra bir daha aynı sıkıntıyı yaşamadım. İlaçlamayı, evde kedilerim de olduğu için herhangi bir yolla bir damlacık ilaç onlara zarar verebileceği için saksımı banyo küvetine taşıyıp ağzımı maske ile kapatıp ilaçlama yapıyorum. Bitkiyi ilaçlamadan bir gün sonra dış ortama alıyorum.

17 Haziran 2010 Perşembe

Succulenten Kwekerij


Sukulentsever arkadaşlarımın ve sukulent kolleksiyonerlerinin tahmin edeceği gibi binlerce sukulent çeşidini bir arada görmek ve Avrupa'nın en büyük sukulent koleksiyoneri olan Hollanda’lı Cok (Kok okunuyor) Grootscholten ile tanışmak başlı başına bir heyecan ve keyif kaynağıdır.
Cok'un evi

Geçen kurban bayramında Almanya’ya yerleşen kardeşimi ziyaret ettik. Selen'le daha Türkiye'deyken Cok'a ziyareti planlamıştık. Önce maille iletişim kurup, randevu aldık. Sonra da randevu gününü iple çekmeye başladık. Planımıza göre günübirlik Almanya’dan Hollanda’ya geçip Cok’un serasına, sonrasında da civarı hatta Amsterdam’ı görecektik! Çok erken saatlerde yola koyulduk. Almanya'dan üç saatlik yolla Hollanda'ya ulaştık.

Cok'un serası Hollanda’nın güneyinde yer alan Honselersdijk’te 'Cam Şehri' adı da verilen Seralar bölgesinde idi. Hektarlarca yeşil alana sıralı, düzenli ve temiz sokakların sağında solunda bir çok bitki türünün yetiştiği seraların yanından araba ile geçerken manzaradan ve çevrenin dinginliğinden etkilenmemek çok güç.


Cok bizi çok eski bir arkadaşı ve sukulent ortağı Joop ve köpeği Bandit ile karşıladı. İkibin metrekarelik bir alana yayılan sekizbin türün içinde kendimi kaybetmeden, aklımı yitirmeden ruhumu orada teslim etmeden çıkabilecek miydim acaba?. Aklım bir taraftan satış bölümündeki bitkilerde, kulağım Cok’ta ve de gözlerim o eşsiz türlerin, yirmili yaşlarına gelmiş haworthia, echeveria, caudex ve daha nice türlerin yer aldığı tezgahlarda…..



Cok çok konuşkan biri olmamasına rağmen yeterince ilgili, sempatik ve kendince cömertti. Bitkilerin arasında onun peşi sıra ilerlerken bana verdiği çelikleri etiketlemek hele ki, bitki ismi ile bitkinin ait olduğu yer isimlerine varana kadar bana yazdırmayı önemsemesi bu işi ne kadar tutkuyla yaptığının kanıtlarından biri. Bitkilerin çoğu Güney Afrika kökenli.
Cok cömert olmasına cömertti ama satışta olmayan ve ender bulunan bazı türlere el bile sürdürtmedi. Eğer  birazcık Hollanda'ca öğrendi isem bu yazıyı sık sık gördüğümdendir.

"Niet te koop/Not for sale
Cok altmışlı yaşlarında. Bu tutkusu yaklaşık kırk yıl önce başlamış. Kırk yıl zarfında her fırsatı sukulentlerin anavatanı Güney Afrika’yı karış karış dolaşarak koleksiyonunu oluşturan bitkilerin çoğunu kendi elleri ile toplayarak geçirmiş. Sera her yıl dünyanın bir çok yerinden ziyaretçi akınına uğruyor. Avrupa’nın en ünlü serası olmayı hak ediyor. Ta ki on-onbeş yıl önce, bir beyin ameliyatı geçirene kadar dolaşmış Cok. Bu ameliyat sonrasında vaktinin çoğunu serasında, bitkileri ile, klonlama tohumlama çaprazlama yaparak geçiriyor. Gasteria ve aloe tohumları ile kendi hibridlleri üzerinde çalışıyor. Koleksiyonundan bana gösterdiği bir çok gasteria türü kendi çapraz tohumlaması ile ortaya çıkmış.
Zaman nasıl geçti hiç fark etmedim. Bi ara kardeşimin eşi Suat’ın yeğenim Denizi arabasında uyuttuğunu görmüştüm ama onun da üstünden epey geçmiş. Saat 11’de vardığımız serada saat 15 olmuş!! Hatıra fotğrafımızı da çektik. 

Kasım ayında kuzeydeki bir ülkede gün zaten bizim seradan ayrıldığımız saatlerde bitiyor. Bu durumda tabi ne Amsterdam’ı görebildik ne de civarı yeterince keşfedip gezebildik. Geriye bize sadece Delft’e gidip yemek yiyecek kadar zaman kalsa da kendi adıma böyle bir anıyla yaşamak her şeye değer. Bir dahaki Cok gezimi sabırsızlıkla bekliyor olacağım. Ayrıca bana ve kardeşime sabır gösteren eşlerimize de buradan teşekkürler.

Delft

Daha fazla foto görmeyi arzu ediyorsanız flickr sayfamda http://www.flickr.com/photos/26914853@N06/sets/72157622797656827/
adresinden ulaşabilirsiniz.

4 Haziran 2010 Cuma

Crassula Bride's Bouquet

Crassula Bride's Bouquet, Sukulent bitkilerin Crassulaceae familyası içinde yer alan dayanıklı ve çok hoş çiçeği olan bir crassula türüdür. Bu sevimli bitki, Crassula perfoliata var.falcata ile Crassula rupestris türlerinin çaprazlanması ile elde edilmiş bir Mr. Dick Wirght hibrididir.

Çiçeklenme Ocak'ta başlar. Nisan ayına kadar çiçek üstünde kalabilir. Çiçeği, her bir dik dal üstünde, sık demetler halinde ve açık pembe renktedir. Demet çapı 3,5 cm'e,  yıldız şeklindeki her bir çiçek çapı ise 8-9 mm'e kadar ulaşabilir. Toprağın nem tutmayan iyi drenajlı bir toprak olması kaydı ile -1 dereceye kadar dayanabilir ve yine bu koşul ile tüm yıl boyunca sulama sever.

Aynı aileye mensup Crassula Springtime ile tıpatıp benzer. Crassula Springtime'da Crassula Rupestris'den türeyen bir hybrid crassula'dır. Bu nedenle aralarındaki fark yok denecek kadar azdır. Sadece C.Bride's Bouquet yaprakları, C. Springtime'a göre daha sivri daha küçük ve açık yeşil yapraklara sahiptir.

Yetiştirmesi de üretimi de son derece kolay. Zor gelişen hibrid bitkilerden değil. Saksının içine düşen yapraktan da, köksüz gövde çeliklerinde de kolaylıkla üretim yapılabiliyor.

Saksının tamamı çiçeklendiğinde bir fincan türk kahvesi eşliğinde seyrine doyum olmaz. Ya da çiçekleri yakın çekim ile fotoğraflamaktan kendinizi alamazsınız.

Artık Bir Başlangıç Yapmalı

Büyük bir keyif ve hevesle başladığım bloğuma yazmayalı ne kadar uzun zaman oldu! Zaman ilerledikçe harekete geçmemek kafama takılıyor, rahatsızlık veriyor. Oysa ki, anlatacak çok konu var.Ben de bir o kadar anlatmaya istekliyim. Uzun zaman sonra ilk başlangıcı bir kaç foto ile yapmak istedim. Bir kez başladıktan sonra nasılsa devamı gelecek.

Echeveria pallida
Echeveria cv Lola
  Aeonium Sunburst
 










 
 
 

31 Mart 2010 Çarşamba

NGBB'de Kaktüs ve Sukulent Dikimi 06'2008

Haziran 2008’de NGBB bahçesinde kaktüs ve sukulentlere ayrılmış bölümde Kaktüsrehberi grubu olarak ilk ekim dikimimizi gerçekleştirdik.
Haziran sonuna doğru sıcak bir Pazar günüydü, terli ve susamış vaziyette günü tamamladık ama böyle bir amacı gerçekleştirdiğimiz için bir o kadar heyecanlı ve gururluyduk. Kaktüsrehberi kurucuları Ali bey ve Ahmet bey daha önceden NGBB bahçesinde kaktüs ve sukulentler için bir alan ayrılması konusunda gerekli görüşmeleri yapmış ve izinleri almışlar. Grubumuza yapılan bir duyuru ile grup üyelerimiz il dışından da olsa gönüllerinden, bahçelerinden ve saksılarından kopan kaktüs ve sukulentlerini bize ayrılan bölüme dikilmek üzere NGBB’ne gönderdiler, sağolsunlar.
Ali bey, Ali beyin eşi Emel hanım ve Ahmet bey önderliğinde ben de dikim işinde o gün gönüllü olarak çalıştım ve küçük bir katkım olduğu için mutluydum.
Attığımız bu adım, oraya dikilen bitkilerimiz için küçük ama kaktüs ve sukulentleri tanıtma ve sevdirme adına büyük bir adım, bu adımdaki amaç ise; haftaiçi ve haftasonu ziyaretçisi bol olan bir botanik bahçesinde kaktüs ve sukulentlerimizin orada kendilerine ayrılan yeri bulmaktan ziyade akıllarda kalıcı bir iz bırakacak olmasıdır.
Soldan sağa : Nihat Gökyiğit, Ahmet Altan, bendeniz, Ali Kangal ve Ali bey.
Sayın Nihat Gökyiğit’e kaktüs ve sukulentlerimizin teşhirine destek olması ve bize NGBB’de yer ayırdığı ve desteklediği için gönülden teşekkür ediyorum.


















































24 Mart 2010 Çarşamba

Türkiye ve Dünya'da Sukulent Bitkilere Kısa Bir Bakış

Sukulentlerin anavatanı ve yaygın olarak görülebileceği yerler Güney Amerika, Meksika, Madagaskar, Güney Afrika, Avustralya, Avrupa ve Asyanın bir bölümü. Ülkemizde yüksek bölgelerde alpin bitki sınıfına giren sukulent türleri Sempervivum, jovibarba, saxifraga ve bazı sedum türleri mevcut. Bunlara Karadeniz'de Kaçkarlar'da, Akdeniz ve Ege bölgesinde Toroslar'ın güney yamaçlarında rastlamak mümkün. Sütleğengiller familyasına giren Euphorbia'lar ise Karadeniz, Marmara, Ege bölgesinde görebileceğiniz her otluk alanda karşımıza çıkar.
"Kaçkarlarda sık rastlanan bir sukulent türü" Sempervivum
"Karadenizin yüksek bölgelerinde sık rastlanan bir sukulent türü" Sedum

"Ege bölgesinde sık rastlanan bir sukulent türü" Sedum caeruelum
Araştırmaya başladıkça ülkemizin kaktüs ve sukulenti ne kadar az tanıdığını üzülerek gördüm. Kendime şu soruları soruyorum : Ülkemiz coğrafyası sınırlarında kaktüs ve sukulent yetişmiyor olması kaktüs ve sukulenti az tanımamıza ya da hiç haberdar olmamamıza mı neden oluyor? Peki, Kuzey Avrupa ülkelerinin florasında bulunmasa da nasıl olmuşta kaktüs ve sukulenti iyi tanıyorlar?
Türkiye’de henüz bir adet kaktüs ve sukulent derneği ve internet ortamında birkaç topluluk varken, Avrupa ülkeleri ve Amerika’da pek çoklarla ifade edilebilecek dernekler ve sosyal topluluklar kurulmuş. Sadece Almanya’da kurulmuş dernek sayısı yüzleri geçmiş, her biri kendi web sayfaları ile pek çok üye toplamış, bu türler konusunda abonelik imkanı sunan pek çok dergi kitap yayınlamış. Dünya’da sukulentlere gönül vermiş botanikçilerin çalışmaları, bu türler üzerindeki keşifleri ve yayımladıkları kitaplar 1800’lü yıllara kadar geriye gitmekte.

Bloğumda daha sonra yer vereceğim ama burada kısaca değineceğim “Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES)” ile Dünya ülkeleri, kaktüs ve sukulent türlerini de bu kapsama (endangered) dahil ederek koruma altına almış.

Dünya’da kaktüs ve sukulent yetiştiricisi ve üreticisi olan ve sukulentlerle tanışıklığı çok eski tarihlere uzanan ülkelerden bildiğim kadar ile sayabileceklerim:
Meksika, Arjantin, Brezilya, Avustralya, Güney Afrika ülkeleri; Namibya, Mozambik, Kenya, Avrupa Kıtasındaki pek çok Avrupa ülkesi; İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, Portekiz, İtalya, Hollanda, Belçika, Çekoslovakya, Yunanistan, Uzakdoğu ülkeleri, hatta Ukrayna ve Rusya.

Ülkemizde de bu işi severek yapan yıllarını ve emeklerini ortaya koymuş kaktüs ve sukulent üreticileri var. Antalya’da Taner Angay Serası, Bodrum’da Zeki Kırkım (Kaktüscenneti), Köyceğiz’de Ragıp Esener (Palmiye Merkezi), İzmir’de Ünal Süs Bitkileri, İstanbul’da Taşdelen’de Muzaffer-Yasemin Uçak (Sera Muzaffer) yine İstanbul Sarıyer’de Kaan bey (Ünal Sera).
Yıllar önce yani 30 yıl önce, yurtdışından tohum getirerek ya da bizzat yurtdışı seraları gezerek kendileri gidip seçip alarak şimdilerde muhteşem koleksiyona sahip duayenlerimiz; Güner-Turan Baykal/Bodrum, Ediz Hun/İstanbul, Veli Özmeriç/İstanbul, Süleyman Demir/Ankara, isimlerini saygıyla anıyorum. Kendilerinden öğrenecek çok şey var.

2009 yılında kurulan Türkiye Kaktüs ve Sukulent Derneği, her şeyden önce Türkiye’ye de kaktüs ve sukulenti tanıtmak, kaktüs ve sukulent sevgisini aşılamak ve bu bağlamda doğayı seven ve saygı duyan insanları bir araya getirerek ülkemizde ve yurt dışında tanınır olmayı amaçlamaktadır.

15 Mart 2010 Pazartesi

Succuland Günlüğüne Ara ve Devam

Çok sevgili annemin geçirdiği ağır rahatsızlık ve geçen hafta vefatına kadar olan iki aylık süreçte blog yazılarıma zorunlu olarak ara verdim.

En kısa zamanda kendimi toparlayarak yazılarıma devam etmek istiyorum.
Görüşmek dileği ile,,,

29 Ocak 2010 Cuma

Aynı Sevgiyi Paylaşanlar

Araştırmaya başladığımdan beri hep merak ettiğim bir soru vardı. Benim gibi başka kaktüs ve sukulent severler var mıydı? Bitki ve bilgi alışverişi yapabileceğim bu sevgiyi paylaşacağım kimseler veya bir sosyal ortam var mı diye araştırmaya yanı başımdaki en yakın kaynaktan internetten başladım. Evet yalnız değilmişim! Çok sevindim. Çünkü ülkem kaktüs ve sukulente daha yabancı sanıyordum. Bu anlamda kurulmuş birkaç sanal ortam grubu ilgimi çekti. Türkiye Kaktüs ve Sukulent Derneği'ne önderlik eden kişiler bir google grup kurmuş, bu google gruba hemen üye oldum. İki yıl sonra da dernek kuruldu. Ben de Türkiye Kaktüs ve Sukulent Derneği'nin ilk üyelerinden biri oldum. Bu araştırmam sayesinde Türkiye'de yıllarını ve gönüllerini kaktüs ve sukulente vermiş koleksiyonerleri, duayenleri tanıma, benim için zevkli olan bu sevdaya nasıl başladıkları ile ilgili hikaleyeleri öğrenme ve deneyimlerinden bilgilerinden yararlanma fırsatı buldum. Koleksiyonlarını gördüm ve inceledim. Türkiye’deki kaktüs serası sahipleri ile tanıştım. Hatta yurtdışına, Hollanda’ya gidip Avrupa’nın en büyük sukulent koleksiyoneri olan Mr. Cok Grootscholten ile tanışma fırsatı buldum. Bu sayede aynı ortak paydada buluştuğum kaktüs ve sukulent severlerle bitki değiş tokuşu, çelik alışverişi yapma fırsatı da elde ettim. Ama hep araştırdım ve hala araştırmaya da devam ediyorum. Dünyanın her yerinden aynı sevgiyi paylaşan insanlarla arkadaşlıklar kurdum. Sukulentler bana dostlar kazandırdı.

24 Ocak 2010 Pazar

Sukulent Sevdam

Bitki ve doğa sevgim yeni değil. Çocukluktan bu yana genlerime aşılanmış bir sevgi bu. Kendimi bildim bileli kedimiz köpeğimiz olmuştur. Muhtemelen kaktüs ve sukulent sevgim aileden geçmiş olabilir. Çocuktum ve hatırlıyorum ki, hoyalar, yılbaşı kaktüsleri, mammilarialar anneannemin ve annemin evinin en çok ışık alan camını ya da salonda köşe sehpasını süslerdi.

Günlerden bir gün, yıl 2003, tatile gittiğimiz Fethiye’de, saksının içindeki o etli sulu küçük yaprakların sevimli sempatik ve sağlıklı duruşu dikkatimi çekmişti. İçimden, bulunduğu saksıdan bir çelik koparmak geldi. Saksının sahibinden izin istedim. Köküyle tutam tutam avcuma bıraktı. “Bu bitki hemen tutar, çabuk çoğalır” demişti. Çok mutlu olmuştum. İsmini cismini sordum, o kadarını bilemiyormuş. Ben bilip öğrensem daha iyi olacaktı. Ve tabi bu güzel bitkinin adını bir süre sonra araştırıp öğrendim : Sedum sarmentosum!
Temsili resim www.sedum.cz sitesinden alınmıştır.


Bundan sonra çevreme daha bir arar gözlerle bakmaya başladım. Gözlerim hep kopup yere düşen var mı diye, mahalledeki komşuların cam ya da balkonunu tararken, daha sonrasında kendimi alışveriş marketlerinin bitki reyonlarında, Türkiye’deki kaktüs seralarında alışveriş yaparken, ya da bilgisayarın başında yurtdışındaki seralardan sipariş verirken buldum.

Ve yıl 2009 sanırım topladığım çeşitlerle artık ben bir sukulent koleksiyoneriyim!!

Bu bitkilerin doğası, gelişimi, üretimi, bakımı, çiçekleri, binlerce çeşidi, alt çeşitleri, türdeşleri ve hybridleri, anavatanı, Latince isimleri, zararlıları, hastalıkları ve bakımını öğrenmek, bitkilerimi fotolayarak bir arşiv oluşturmak, seven, ilgilenen, dostlarla veya koleksiyonerleri ile çelik paylaşmak, daha pek çok başka türleri öğrenerek koleksiyonuma nasıl dahil edebileceğimi araştırmak sukulent sevdamı tamamlayan diğer parçalar.

21 Ocak 2010 Perşembe

Sukulent nedir?

Sukulent nedir?
Gövde veya yapraklarda yer alan etli dokulardaki su hücreleri ile su tutma ve biriktirme özelliğine sahip, doğal ortamlarına uyum amacıyla uzun bir evrimsel gelişimin sonucu ortaya çıkmış bir bitki türüdür. Tüm sukulentler kaktüs değildir ancak tüm kaktüsler sukulenttir ve bu familya altında sınıflandırılırlar. Sukulentlerin yaşam alanlarında (yarı-çöl) bir miktar su bulunmalıdır. Tam çöl özelliği gösteren ortamda sukulent yaşamaz.
Echeveria Mauna Loa