Sukulentlerin anavatanı ve yaygın olarak görülebileceği yerler Güney Amerika, Meksika, Madagaskar, Güney Afrika, Avustralya, Avrupa ve Asyanın bir bölümü. Ülkemizde yüksek bölgelerde alpin bitki sınıfına giren sukulent türleri Sempervivum, jovibarba, saxifraga ve bazı sedum türleri mevcut. Bunlara Karadeniz'de Kaçkarlar'da, Akdeniz ve Ege bölgesinde Toroslar'ın güney yamaçlarında rastlamak mümkün. Sütleğengiller familyasına giren Euphorbia'lar ise Karadeniz, Marmara, Ege bölgesinde görebileceğiniz her otluk alanda karşımıza çıkar.
"Kaçkarlarda sık rastlanan bir sukulent türü" Sempervivum
"Karadenizin yüksek bölgelerinde sık rastlanan bir sukulent türü" Sedum
Araştırmaya başladıkça ülkemizin kaktüs ve sukulenti ne kadar az tanıdığını üzülerek gördüm. Kendime şu soruları soruyorum : Ülkemiz coğrafyası sınırlarında kaktüs ve sukulent yetişmiyor olması kaktüs ve sukulenti az tanımamıza ya da hiç haberdar olmamamıza mı neden oluyor? Peki, Kuzey Avrupa ülkelerinin florasında bulunmasa da nasıl olmuşta kaktüs ve sukulenti iyi tanıyorlar?
Türkiye’de henüz bir adet kaktüs ve sukulent derneği ve internet ortamında birkaç topluluk varken, Avrupa ülkeleri ve Amerika’da pek çoklarla ifade edilebilecek dernekler ve sosyal topluluklar kurulmuş. Sadece Almanya’da kurulmuş dernek sayısı yüzleri geçmiş, her biri kendi web sayfaları ile pek çok üye toplamış, bu türler konusunda abonelik imkanı sunan pek çok dergi kitap yayınlamış. Dünya’da sukulentlere gönül vermiş botanikçilerin çalışmaları, bu türler üzerindeki keşifleri ve yayımladıkları kitaplar 1800’lü yıllara kadar geriye gitmekte.
Bloğumda daha sonra yer vereceğim ama burada kısaca değineceğim “Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES)” ile Dünya ülkeleri, kaktüs ve sukulent türlerini de bu kapsama (endangered) dahil ederek koruma altına almış.
Dünya’da kaktüs ve sukulent yetiştiricisi ve üreticisi olan ve sukulentlerle tanışıklığı çok eski tarihlere uzanan ülkelerden bildiğim kadar ile sayabileceklerim:
Meksika, Arjantin, Brezilya, Avustralya, Güney Afrika ülkeleri; Namibya, Mozambik, Kenya, Avrupa Kıtasındaki pek çok Avrupa ülkesi; İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, Portekiz, İtalya, Hollanda, Belçika, Çekoslovakya, Yunanistan, Uzakdoğu ülkeleri, hatta Ukrayna ve Rusya.
Ülkemizde de bu işi severek yapan yıllarını ve emeklerini ortaya koymuş kaktüs ve sukulent üreticileri var. Antalya’da Taner Angay Serası, Bodrum’da Zeki Kırkım (Kaktüscenneti), Köyceğiz’de Ragıp Esener (Palmiye Merkezi), İzmir’de Ünal Süs Bitkileri, İstanbul’da Taşdelen’de Muzaffer-Yasemin Uçak (Sera Muzaffer) yine İstanbul Sarıyer’de Kaan bey (Ünal Sera).
Bloğumda daha sonra yer vereceğim ama burada kısaca değineceğim “Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES)” ile Dünya ülkeleri, kaktüs ve sukulent türlerini de bu kapsama (endangered) dahil ederek koruma altına almış.
Dünya’da kaktüs ve sukulent yetiştiricisi ve üreticisi olan ve sukulentlerle tanışıklığı çok eski tarihlere uzanan ülkelerden bildiğim kadar ile sayabileceklerim:
Meksika, Arjantin, Brezilya, Avustralya, Güney Afrika ülkeleri; Namibya, Mozambik, Kenya, Avrupa Kıtasındaki pek çok Avrupa ülkesi; İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, Portekiz, İtalya, Hollanda, Belçika, Çekoslovakya, Yunanistan, Uzakdoğu ülkeleri, hatta Ukrayna ve Rusya.
Ülkemizde de bu işi severek yapan yıllarını ve emeklerini ortaya koymuş kaktüs ve sukulent üreticileri var. Antalya’da Taner Angay Serası, Bodrum’da Zeki Kırkım (Kaktüscenneti), Köyceğiz’de Ragıp Esener (Palmiye Merkezi), İzmir’de Ünal Süs Bitkileri, İstanbul’da Taşdelen’de Muzaffer-Yasemin Uçak (Sera Muzaffer) yine İstanbul Sarıyer’de Kaan bey (Ünal Sera).
Yıllar önce yani 30 yıl önce, yurtdışından tohum getirerek ya da bizzat yurtdışı seraları gezerek kendileri gidip seçip alarak şimdilerde muhteşem koleksiyona sahip duayenlerimiz; Güner-Turan Baykal/Bodrum, Ediz Hun/İstanbul, Veli Özmeriç/İstanbul, Süleyman Demir/Ankara, isimlerini saygıyla anıyorum. Kendilerinden öğrenecek çok şey var.
2009 yılında kurulan Türkiye Kaktüs ve Sukulent Derneği, her şeyden önce Türkiye’ye de kaktüs ve sukulenti tanıtmak, kaktüs ve sukulent sevgisini aşılamak ve bu bağlamda doğayı seven ve saygı duyan insanları bir araya getirerek ülkemizde ve yurt dışında tanınır olmayı amaçlamaktadır.
Zeynep merhaba yazını okumak keyifliydi teşekkürler.
YanıtlaSilZeynep hanım blogunuzu yeni gördüm, hem yazınız, hem de blog güzel olmuş tebrik ederim,
YanıtlaSilahmet gsu
Teşekkürler Ahmet bey.
YanıtlaSilMerhaba Sivas bolgesinde bu türden bir bitki var ama tam adi ve nasıl yetiştirileceği (bakımı) ile ilgili fikir sahibi değilim snratmaca@gmail.com mail adresim iletişime geçmeniz mümkün mu
YanıtlaSilSizi tebrik ediyoruz turkiye de inşallah sektör sizin gibi duyarlı araştırmacı insanlar sayesinde çıtasını yükselterek sürdürülebilir olmasına ciddi katkı sagliyacaktir.nabagarden çicekcilik Rıfat Doğan.
YanıtlaSilSempervivum denilen suculent bizim yaylamizda( ığdır - doğubeyazıt sınırı) çokça bulunur. Ve biz çocukken bunları yiyorduk. Yenilebilen bir sukulentti. Kendim memlekete uzağım bolca getirip yetiştirip etrafıma hediye edecem ama daha gidemedim.
YanıtlaSilben konyada sarı bir sukulent görüyorum sukulent olduğundan eminim büyük bir sukulent ve ortasından dal çıkıyor ve daldanda çiçekleri
YanıtlaSilAdana veya Mersin tarafında doğada dağlık alanda da bu sukulent türlerine rastlayabilir miyiz hangi bu aylarda mı bulunuyor yazın kurulduğunu söylüyor lar öyle mi acaba
YanıtlaSilBu dernek ile 11 sene sonra tanışmak üzücü umarım acığı kapatırım keyif veren yazınız için teşekkürler Zeynep hanım
YanıtlaSil