Sukulentsever arkadaşlarımın ve sukulent kolleksiyonerlerinin tahmin edeceği gibi binlerce sukulent çeşidini bir arada görmek ve Avrupa'nın en büyük sukulent koleksiyoneri olan Hollanda’lı Cok (Kok okunuyor) Grootscholten ile tanışmak başlı başına bir heyecan ve keyif kaynağıdır.
Cok'un evi
Geçen kurban bayramında Almanya’ya yerleşen kardeşimi ziyaret ettik. Selen'le daha Türkiye'deyken Cok'a ziyareti planlamıştık. Önce maille iletişim kurup, randevu aldık. Sonra da randevu gününü iple çekmeye başladık. Planımıza göre günübirlik Almanya’dan Hollanda’ya geçip Cok’un serasına, sonrasında da civarı hatta Amsterdam’ı görecektik! Çok erken saatlerde yola koyulduk. Almanya'dan üç saatlik yolla Hollanda'ya ulaştık.
Cok'un serası Hollanda’nın güneyinde yer alan Honselersdijk’te 'Cam Şehri' adı da verilen Seralar bölgesinde idi. Hektarlarca yeşil alana sıralı, düzenli ve temiz sokakların sağında solunda bir çok bitki türünün yetiştiği seraların yanından araba ile geçerken manzaradan ve çevrenin dinginliğinden etkilenmemek çok güç.
Cok bizi çok eski bir arkadaşı ve sukulent ortağı Joop ve köpeği Bandit ile karşıladı. İkibin metrekarelik bir alana yayılan sekizbin türün içinde kendimi kaybetmeden, aklımı yitirmeden ruhumu orada teslim etmeden çıkabilecek miydim acaba?. Aklım bir taraftan satış bölümündeki bitkilerde, kulağım Cok’ta ve de gözlerim o eşsiz türlerin, yirmili yaşlarına gelmiş haworthia, echeveria, caudex ve daha nice türlerin yer aldığı tezgahlarda…..
Cok çok konuşkan biri olmamasına rağmen yeterince ilgili, sempatik ve kendince cömertti. Bitkilerin arasında onun peşi sıra ilerlerken bana verdiği çelikleri etiketlemek hele ki, bitki ismi ile bitkinin ait olduğu yer isimlerine varana kadar bana yazdırmayı önemsemesi bu işi ne kadar tutkuyla yaptığının kanıtlarından biri. Bitkilerin çoğu Güney Afrika kökenli.
Cok cömert olmasına cömertti ama satışta olmayan ve ender bulunan bazı türlere el bile sürdürtmedi. Eğer birazcık Hollanda'ca öğrendi isem bu yazıyı sık sık gördüğümdendir.
"Niet te koop/Not for sale
Cok altmışlı yaşlarında. Bu tutkusu yaklaşık kırk yıl önce başlamış. Kırk yıl zarfında her fırsatı sukulentlerin anavatanı Güney Afrika’yı karış karış dolaşarak koleksiyonunu oluşturan bitkilerin çoğunu kendi elleri ile toplayarak geçirmiş. Sera her yıl dünyanın bir çok yerinden ziyaretçi akınına uğruyor. Avrupa’nın en ünlü serası olmayı hak ediyor. Ta ki on-onbeş yıl önce, bir beyin ameliyatı geçirene kadar dolaşmış Cok. Bu ameliyat sonrasında vaktinin çoğunu serasında, bitkileri ile, klonlama tohumlama çaprazlama yaparak geçiriyor. Gasteria ve aloe tohumları ile kendi hibridlleri üzerinde çalışıyor. Koleksiyonundan bana gösterdiği bir çok gasteria türü kendi çapraz tohumlaması ile ortaya çıkmış.
Zaman nasıl geçti hiç fark etmedim. Bi ara kardeşimin eşi Suat’ın yeğenim Denizi arabasında uyuttuğunu görmüştüm ama onun da üstünden epey geçmiş. Saat 11’de vardığımız serada saat 15 olmuş!! Hatıra fotğrafımızı da çektik.
Kasım ayında kuzeydeki bir ülkede gün zaten bizim seradan ayrıldığımız saatlerde bitiyor. Bu durumda tabi ne Amsterdam’ı görebildik ne de civarı yeterince keşfedip gezebildik. Geriye bize sadece Delft’e gidip yemek yiyecek kadar zaman kalsa da kendi adıma böyle bir anıyla yaşamak her şeye değer. Bir dahaki Cok gezimi sabırsızlıkla bekliyor olacağım. Ayrıca bana ve kardeşime sabır gösteren eşlerimize de buradan teşekkürler.
Delft
Daha fazla foto görmeyi arzu ediyorsanız flickr sayfamda http://www.flickr.com/photos/26914853@N06/sets/72157622797656827/
adresinden ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder